5 Aralık 2010 Pazar

LARINGO-TRAKEA-BRONŞİT

Mayıs ayındaki bronşiolit ve Ekim sonundaki larenjit aynı anda tekrarladı. Sonuç laringo-trakea-bronşit. Larenjitin basit hastalik olduğunu düşünmüştüm ya Ekim ayında, sen misin öyle düşünen. Şimdi canımıza daha doğrusu senin canına okuyor... Öksürük, halsizlik, ateş hepsi en ağırından var. En son bu akşam acilin yolunu tuttuk.

Aslında bayram öncesinden beri var öksürük, ara ara hafif, ara ara şiddetli. O zamandan beri bir o ilacı bir bu ilacı veriyordum sana. En son Salı günü öksürük şekil değiştirip tekrar doktorun yolunu tutunca son durumunun vehameti ortaya çıkıverdi. Şimdi buraya yazarken düşündüm de; sanırım akciğerlerin de nasibini almış prematürelikten. Yoksa bu kadar sık, her üşütmenin bu kadar ağır geçmesi normal mi?

Bu ağır seyreden bronşit sırasında unuttuk tabi fizik tedaviyi. Neyse, bir iyileş de...

Bu blog da senin hastalık güncen halini aldı. Halbuki ben seninle ilgili her detayı anlatmak istiyorum sana.Yine o amaçla oturdum ama, bak yine beceremedim.

30 Kasım 2010 Salı

KARMAKARIŞIK

Kafam karmakarışık oğlum. Özek'ten sonra, önce onun önerdiği fizyoterapiste gittik. Ayaklarında spastisite olduğunu ama rekurvatum olmadığını, tedavi etmezsek bunun rekurvatuma gideceğini söyledi. Hareket olarak İmran'ın verdiği hareketin aynısını verdi(Ayak tabanını mümkün olduğunca öne ve arkaya doğru germe hareketi). Sonra İmran'a gittik. Ayaklarında rekurvatum olmadığını, ama içe bastığını söyledi. Daha önceki hareketi tekrar söyleyip, artık atele geçmeyi önerdi. Bugün ise Çapa'da çalışan yard doç bir fizyoterapiste gittik. Hem spastisitenin hem de rekurvatumun olduğunu, yani Özek'in teşhisinin doğru olduğunu söyledi. O da atel önerdi. Ayrıca atel taktırmazsan bandajla bacaklarını bağlama şekli gösterdi. Hatta hemen botoks yapmaktan bahsetti. Bu tip durumlarda spastisiteye sebep olan kasa botoks yaparak kası felç ediyorlar aşağı yukarı 6 ay gibi bir süreliğine. O sürede kas daha rahat çalıştırılıyor. 3'ü çocuk konusunda isim yapmış fizyoterapist, 1'i beyin cerrahı olmak üzere 4 farklı kişi ile görüştük. Ortak görüş; ayaklarında problem var. Ama her biri bu problemi farklı tanımlıyor. Her birinin yaklaşımı, tavrı farklı. Önerilen çözümlerin kesişim kümeleri; germe hareketi ve atel. Atel için gelecek haftaya ölçü almak için gün verdiler. Ölçüden sonra yapılışı 15-20 gün sürüyormuş. Bu kadar uzun süreceğini tahmin etmemiştim.

8 Kasım 2010 Pazartesi

GENU REKURVATUM

Nur topu gibi bir problemimiz daha var artık... Genu rekurvatum deformitesi. Bu sefer sol ayakta. ayak bileğindeki eklemin açısının 80'den küçük olması sanırım. Bunun sonucunda alt eklemdeki bu deformite, üst eklemi etkiliyor, üst eklem de omuriliği, dolayısı ile yürümede aksama oluyor(muş). Geçen Çarşamba Özek'e gittik, kontrole... O söyledi. 2 tane video izletti bu problemle ilgili. İlki iyi bir fizik tedavi görmüş bir çocuğun yürümesi, ki bana göre ciddi şekilde aksıyordu. Diğeri ise daha kötü idi. Yine senin gördüğün fizik tedaviyi beğenmedi ve bu sefer kendi fizyoterapistini önerdi. Bu sefer dediğini yapacağım ve gerçekten dediği gibi şimdiye kadar fizik tedavide zaman mı kaybettiğimizi göreceğim.


Berkan Bey'le konuştuk dün. Rekurvatumun ne olduğunu bilmiyordu ama ayaklarına tekrar baktı ve senin tutuk yürüyebileceğini yani aksayabileceğini söyledi. Sonra da öyle olsa ne olur diye sordu? Siz dedi, "öyle büyük birşey yaşadınız ki, şükretmeniz lazım, bu çocuk kör olabilirdi, hiç hareket edemeyebilirdi, herşey olabilirdi" Kısaca bana takılma buna ve aynı şekilde devam et dedi...

İmran'la yani fizyoterapistimizle de konuştuk Özek'ten sonra telefonda. O senin ciddi bir problemin olmayacağını düşünüyor. En fazla kısa bir süre ortez takarak hallederiz diyor.


Ben ise ilk gün yaşadığım şoku atlattım ve söylenenlere itibar etmiyorum. Senin bunu da aşacağını biliyorum. Daha önce fizik tedavi profesörü Nadire hn'ın söylediği gibi evet belki basışında ufak bir fark olabilir ama bunu bilmeyen biri anlamayacaktır... Ben buna inanıyorum.

22 Ekim 2010 Cuma

LARENJİT



Bu akşam iş dönüşü beni bu şekilde karşıladın. Gayet cool, hiç gülümseme veya konuşma yok. Ben çok güldüm ama o haline. Gözlüğü ve şapkayı çıkarınca ses çıkıyor, takınca ı-ıh... Anlamadım bu yaşta bu havayı ya neyse :)




3 gündür larenjitle uğraşıyoruz. İlk gün hafif belirtiler bşladı. Tabi bunun larenjit olduğunu anlamadım. Sonra baktım dün hırıltı ve öksürük artıyor, Berkan Bey'in yolunu tuttuk... Larenjit teşhisi koydu. Bunu bilmiyorduk, öğrendik... Ses tellerinde oluşan enfeksiyon imiş... Umarım akut olur. Kronikleşmez... Basit birşey, senin keyfin yerinde, kuru öksürük ve hırıltıdan başka birşey yok... Seviyorum bu tarz basit hastalıkları. Hem senin bağışıklık sistemin de böyle güçlenecek değil mi! Yanlış mı düşünüyorum acaba? Bilemedim şimdi...


Bir de kaşık çatal düşkünlüğü çıktı. Biz yemeğe başladığımız an geliyorsun masa kenarına, kaşık çatala saldırıyorsun... Bir akşam önüne yoğurt kasesini koyduk, verdik eline de kaşığı; sonuç yukardaki fotoğraftaki gibi oldu. Aslında İmran söylemişti; doğrusu 6 aylıktan itibaren bebeklerin eline kaşığı vermek lazımmış. 2 yaşına gelen bir çocuk bu şekilde kendi kendini doyurabilirmiş. Hatta gözümle gördüm, kendi kızı 2 yaşında tabağını taşıyıp, poğaçasını yedi, ardından da bir güzel yediği minik masasını topladı. Biz babanla gözlerimize inanamadık. Maşallah diyelim... Benim de bu eğitimi sana vermem gerek ama biliyorum, lakin etrafın her zaman yukardaki fotoğraf gibi kirlenmesine tahammül edebilir miyim emin değilim :)

4 Ekim 2010 Pazartesi

İLK ADIM

Bir ilk daha: 2 gün önce ayakta ellerini bırakarak 1-2 adım attın tek başına. Artık yürümek istediğin o kadar belli ki. Dışarı çıktığımızda arabana oturtamıyoruz seni. Dün alışveriş merkezinde abartıp yürüyen merdivene çıkmak istedin. Baban elinden tutup bir tur çıkarıp indirdi de rahatladın. Bir inattır gidiyor bakalım. Anlamadım bu inadın kime çekmiş :) (hay allah annen de hiç inatçı değildir ama!!)

Kelimeler yavaş yavaş artıyor. 1-2 kelime daha eklendi dağarcığına; ayna, araba vs..

Ve bir ilk daha; bugün kreşe başladın. Aslında oyun grubu, günde 2 saat, her gün. Merakla bekliyorum bu kreş seni nasıl etkileyecek diye...

23 Eylül 2010 Perşembe

"ANNE"

Oğlum bugün bana ilk defa "anne" dedin yüksek sesle. Ne kadar mutlu olduğumu söylememe gerek var mı birtanem...

21 Eylül 2010 Salı

BENİM YARAMAZ BİR OĞLUM VAR


Yazmayalı bayağı oldu değil mi oğlum? Hayat monoton şu aralar çok şükür... En büyük değişiklik Eylül başından itibaren tekrar değişik sesler çıkarmaya başlaman. Hatta, baba, dede, mama, anne, araba kelimelerini sessiz de olsa sadece fısıldayarak söylemen. Baba ve mamayı ara ara yüksek sesle de söyledin ama genel olarak dudak hareketi ile idare etme aşamasındayız. Biraz da değişik ses denemeleri var tabii... çok şükür. Anlamadım ben bu 2 ay süren sessizliğini hala! Neyse bitti ya çok şükür...
Yürümeye başlamadın daha. Ama tek elinden tuttuğumda dengesiz de olsa daha iyi idare ediyorsun. İki elini tutarsak koşuyorsun :) Yaramaz ve inatçı bir oğlum olduğunu farkettim desem şu son 1 ayda. İstediğin şeyi eninde sonunda yaptırıyorsun valla... Bilemiyorum doğru mu yapyorum her istediğini yapmakla...
Bu arada geçen hafta 2. kez ayrı kaldık yine 6 gün. İş sebebi ile Paris'e gitmiştik hem ben, hem baban. Baban 1 gece önce döndü. Gece yarısı uyanıp da babanı görünce gözlerin faltaşı gibi açılmış. ertesi gün akşam üzeri de ben döndüm. Tam öğlen uykusundan uyanma saatine denk geldi. Gözünü açıp da başucunda beni görünce yüzündeki o gülümsemeyi ve mutluluk ifadesini hiç unutmayacağım... keşke fotoğrafını çekebilseydim. Merak ediyordum acaba yokluğumuzdan etkilenir misin diye ama görünen o ki, iyi idare ettin...Anneannen yaramazlığından şikayet etti gülerek ve şükrederek...
Çok şükür...

13 Ağustos 2010 Cuma

HİDROSEFALİ VE SÖZEL GELİŞİM

Dün doktora gittik. Berkan Bey gelişimini beğendi amma velakin konuşma ile ilgili sorunla alakalı olarak pedagoga yönlendirdi bizi. Tekrar görüştük Güzide Hn'la ve annen yeni birşey daha öğrendi. Güzide Hn daha önce hidrosefalili çocuklarla ilgili yayınlanan bir teze yardımcı olduğunu ve bu tezde incelenen hidrosefalili çocukların tümünde sözel gelişimin geri olduğunu saptadıklarını anlattı. Hatta 6 yaş üstünde de aynı sorun devam etmekteymiş yaşıtları ile karşılaştırıldığında. Yani seninle ilgili olarak da bunun hastalıktan kaynaklanabileceği gibi bakıcının ihmali, seninle konuşmaması, tv vs gibi sebepler de olabilirmiş. Ameliyatın bu durumlarda çok etkili olmadığını, ancak çok tramvatik, günlerce hastanede kalınan durumlarda böyle şeyler görülebildiğinden bahsetti.

Şu araştırma kafama takıldı ama. Hidrosefalinin beynin hangi tarafında oluştuğu önemlidir, etkileri de ona göre olur diye bekliyordum. Sende sol beyinde hidrosefali daha büyük olduğu için matematik zekanın geri olmasını bekliyordum açıkçası. Bunu da sordum Güzide Hn'a, bu detayı incelemediklerini söyledi. Tabi konuşma merkezi beyinde ortada biryerlerdeyse başka...

Sonuç : 1-2 ay daha bekleyeceğiz. Gelecek ay kreşe oyun grubuna başlayacaksın. Bakıcı sıkı kontrolde olacak. Yine düzelmezse konuşma, tekrar görüşeceğiz pedagogla, ya da konuşma terapistinin yolunu tutacağız...

10 Ağustos 2010 Salı

TATİL BİTTİ

Ve maalesef tatil bitti. 10 gündür evdeyiz. Tatilimiz güzel geçti. İyi ki karar vermişiz gitmeye. Senin için çok iyi oldu. Gerçi 37,5 civarı ateş oldu genelde, ama idare ettik. En önemli gelişim katı gıdaya geçişimiz oldu. Bu tatile kadar herşeyi blenderdan geçiriyorduk. Azıların daha Mayıs ayında çıktıkları için öncesinde çiğnemeden yutmaya çalışıyordun. Bu sebeple geciktirmiştik şu katı gıda işini. Bir de işime gelmişti, ne yalan söyleyeyim. Başka türlü nasıl sana sabahları 1 yumurta, onun kadar beyaz peynir, ekmek içi, bal, ceviz ve süt karışımı o bulamacı yedirebilirdim. Bunların hepsini ayrı yemeye çalışsan imkansız hepsini yemen ki haklı çıktım, hepsini yiyemiyorsun doğal olarak şu anda. Ciddi kg kaybettin bu aşamada. Ne yapalım bunlar olacaktır. Şimdilerde daha iyisin yemek konusunda. Yanlız şikayetim var, yemek seçiyorsun baban gibi :)



Sıralama konusunda biraz daha aşama kaydettin ama hala yürümeye geçemedik.



Asıl takıldığımız konu konuşmayı kesmen. 1 aydır farkındayız bunun. Başlangıç tarihini hatırlamıyorum. Sadece ameliyattan sonra farkettiğimizi biliyorum. Konuşmayı kesmeden önce baba, dede, mama, bop(top), laba (lamba), ve hatta 1-2 kez İnaş ( İnanç) demiştin. Değişik sesler çıkarıyordun. Şimdi ise istediğin herşeyi "ııııı" diye seslenerek ve işaret ederek istiyorsun. Başka ses yok. Bunun sebebi ne olabilir diye kafa yoruyoruz ne zamandır? Belki geçirdiğin ameliyat bir tramva yaratmıştır, ya da bakıcı bütün gün seninle ilgilenmiyordur, emin değilim. Yarın doktora gideceğiz bakalım...

Bu sıralar huyun da değişti bariz bir biçimde. Daha agresifsin. İstediğin birşey olmazsa saçımızı çekmeye, tırnaklarını geçirmeye başladın. Korkuyorum.

20 Temmuz 2010 Salı

DOĞUMGÜNÜ VE YILLIK İZİN

Yazamadım buraya. Geçen hafta yani 13 Temmuz doğum günündü. İyi ki doğdun oğlum. Doğum günün kutlu olsun...

Geçen sene, malun hastanedeydik, kutlayamamıştık. Bu sene de tam öncesindeki ameliyat ve sünnetinle yine doğumgünü partisi için çok uygun bir dönemde değildik. Yine de içimden uygun bir zamanda yapmak fikri geçiyordu ki, sağolsunlar Özlem, Serife ve Aysegül teyzenler sürpriz yapıp o gece bizi yanlız bırakmadılar. Bu sürpriz doğumgünü için onlara ne kadar teşekkür etsek az. Şimdiye kadar bize verdikleri desteği hiç unutmayacağız. Sağolsunlar, tekrar ve tekrar...

Bu hafta Kahramanmaraştayız yine. Annen yıllık izinde :) Dolayısı ile sen de... Dün ve bugün bol çocuk vaardı etrafımızda. Buranın havasından mı, suyundan mı, yoksa etraftaki çocuklardan mı anlamadım ama huyun suyun acayip değişti. Nasıl anlatmalı; benim eski sessiz sakin oğlum gitti, yerine yerinde 1 sn durmayan, haylaz, inatçı ve sinirli bir çocuk geldi. Şikayetçi miyim? Asla... Sendeki değişime tanık olmak çok hoş bir duygu.... Gerçi düşünmeye başladım yavaş yavaş, artık bazı kurallar koymak gerekli mi acaba diye? Ne bileyim her istediğini yapmamak gibi... Ya da daha erken mi?

Dün birlikte olduğun çocuklardan biri senin doğman gereken zamanda doğdu. İster istemez kıyasladım seni. Biliyorum yapmamam gerek ama. Sen hala yürümüyorsun. Mehmethan ise yürüyor. Ve bence bunun sonucu algısı senden daha iyi gibi geldi bana. Yine de büyütülecek kadar değil. Eminim sen de yürüsen, algın da yaptığın keşiflerle birlikte daha da gelişecektir. Mehmethan da konuşmuyor fazla, 1-2 kelime söylüyormuş. Sen ise o söylediğin 1-2 kelimeyi de söylemez oldun son günlerde. Boy olarak uzunsun, kg olarak oldukça zayıf. En azından o açıdan dert edecek bir durum yok çok şükür.

Bugün ise senden 5 gün önce doğan Ömer'leydik. Ömer gayet rahat konuşuyor, ve yürüyor. Boyu uzun, kg'su iyi maşallah. Arada nerdeyse 1 yaş var gibi...

Artık kronolojik olarak 2 yaşında, düzeltilmiş olarak 21 aylıksın. Yavaş yavaş yaşıtlarınla arandaki farkın kapanması lazım. 3 yaşa kadar yolu var biliyorum. Ama biz biraz yavaş gidiyoruz sanki. Geçen fizyoterapistimiz İmran da söyledi bunu. Bol bol parka çıkarın dedi. Bakıcı ile ameliyat olana kadar kısa bir süre çıktınız. Biraz farketti hal ve hareketlerindeki değişim. Ama yeterli değil. O yüzden burada bol bol çocuklarla biraraya getirmeye çalışıyorum. Faydası olur muhakkak.

Gelecek hafta ise denize gitmeyi düşünüyoruz inşallah. Umarım sorunsuz bir biçimde döneriz evimize. Aslında bu sene seni düşündüğümden denize gitmeyecektik. Sonra biraz düşününce, gitmemizin daha doğru olacağına karar verdim. Belki de seni böyle evde, çok fazla gezdirmeden, aman hasta olmasın diye üzerine titrediğimden çok hasta oluyorsundur. Sonuçta deniz, güneş ve kum da sana iyi gelecektir. Yani umarım... Umarım doğru karar vermişimdir. Göreceğiz...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

OLDU DA BİTTİ MAŞALLAH!





Çok şükür atlattık. Ameliyat öncesi fotoğraf en üstte. Kısa sürdü bu sefer ameliyathane maceran. 1,5 saatte çıktın. Sadece sünnet ve fıtık/hidrosel ameliyatı oldun. Testise dokunmamış Prof Dr Selim Aksöyek. Burdan da teşekkür edelim doktorumuza, hem öncesinde hem sonrasında bizi rahatlattığı, yaklaşımı ve güleryüzü için. Ameliyat sonrası verdiler elimize sünnet derisini, döndük evimize. Kimi diyor ki pilav yapılır, kimi diyor ki çatıya atılır bu deri! Benim aklımda ise gömmek var. Aslında göbek bağı gömülür de; elimizde sünnet derisi var, olmaz mı!
İkinci fotoğraf ise şu aralar uyuma pozisyonunu göstermek amacı ile çektim :) Malum beyin ameliyatlarında kafa şeklin bozulduğu için seni yüzüstü yatırmamı söylemişti doktor. Bu sebeple alıştın. Sürekli yüz üstü uyuyorsun normalde. Gel gör ki bu sünnet ve ameliyat sebebi ile o popo yukarda bütün gece. Isırsam mı?:)



























9 Temmuz 2010 Cuma

VE AMELİYAT

Yarın 10. ameliyatını olacaksın. Sağ testiste hidrosel ve fıtık, sünnet ve belki sol tarafta inmemiş testis. 10 günlük takibimizden sonra doktor anestezi altındaki durumu kontrol edip o tarafa müdahale edip etmeyeceğine karar verecek yani. Diyelimki müdahale etmediniz ve zamanla sol tarafta aşağı indi ama sonrasında fıtık ve hidrosel gelişebilir diğeri gibi değil mi dedim? Evet dedi, ama olasılık var diye ameliyat edilmez diye ekledi. Mantıklı.Bu doktoru sevdim. Ameliyat ücreti konusunda konuşurken sarfettiği bir cümle çok dikkatimi çekti. "Sonuçta ben buradan yaptığım iş üzerinden para almıyorum, sabit bir maaş alıyorum o yüzden vicdanım o kadar rahat ki" dedi. Sonuçta bu adam da profesör, geçen sene bizi 2 hafta özel hastanede yatırıp, sonra da "bu hastaneye en çok para kazandıran 2 doktordan biri benim" diyen de profesör...

İçim rahat, inşallah bir an önce olacak ve bitecek. Kötü düşünmeye, endişelenmeye gerek yok. Biran önce gelecek hafta sonu gelsin istiyorum sadece.

26 Haziran 2010 Cumartesi

YANİ NEYMİŞ?

Geçen hafta sonu yine kusmmaya başladın. Bir kaç gün üstüne geçmeyince, idrar tahlili, kan tahlili yaptırdım yine şanttan korkarak. Ama çok şükür tahlillerde birşey çıkmadı. sonra da kendiliğinden kesildi kusman. Anlamadım neden oldu... Olasılıklar; azı dişlerin çıktı ama çıktıktan sonra başladı kusman, belki... Veya geçen hafta sonu şehir dışına çıktık belki hava değişimi. Neyse geçti gitti çok şükür.

Testis problemi ile ilgili yeni bir doktor bulduk en sonunda, güvenebileceğimiz. Beklemekle iyi yaptığımızı söyledi, benim de çocuğumda olsa ben de beklerdim dedi. Ne kadar rahatlattı beni bu cümle. Ve iyi haber; inmeyen sağ testis de inmeye başladı şimdi. 10 gün takip edeceğiz, doktor ona göre müdahaleye karar verecek. Yani inmemiş testis diye dolanırken, sanırım sadece hidrosel ve fıtık ameliyatı ile sünnet olacaksın.

Yani neymiş; bilmediğin bir konuda tek doktora asla güvenmeyeceksin, bir kaç doktorun fikrini alıp tartacaksın ve 6. hissine güveneceksin. Şimdi düşünüyorum da, ilk bu ameliyatı olman gerektiğini söyleyen doktor hemen o hafta sonu ameliyat edelim demişti, ki bu Aralık ayına tekabül ediyor. O zaman yatırsaydım sadece inmemiş testis ameliyatı olmuş olacak, şimdi bir de fıtık ve hidrosel ameliyatı olman gerekecekti belki. Gerçi belki ameliyat sırasında açınca fıtık ve hidroseli farkedip müdahale eder miydi acaba? Çok teknik, bilmiyorum bunun cevabını. Sadece şimdi içim rahat. Bu doktora güvendik babanla birlikte...

Hala emekliyorsun benim tembel oğlum. Gerçi tembellikten değil seninki. Şu denge konusunu çözsen yürüme işi de hallolur. Çok rahat sıralıyorsun. Emeklediğin yerden kalkıp popo havada eller ve ayaklar yerde emekleme/yürüme arası hareketlerle ilerliyorsun. Sonra bakıyosun istediğin hızda olmuyor, emekleme pozisyonuna dönüp son sürat ilerliyorsun. Bu kadar hızlı emekleyen çocuk çok fazla yoktur kesin. Kelimelerde değişiklik yok. Algın gelişiyor. Geçen sabah baban diğer odadan pantolonunu getirmeni söylediğinde dönüp nerdeyse senin kadar ağır olan kot pantolonu sürükleyerek diğer odaya babanın yanına getirdin. 2 yaşında bu kadar oldu ya, çok şükür...İnşallah devamı da gelecek bunun...

7 Haziran 2010 Pazartesi

NE ZORMUŞ...

Bugün seni ilk defa bakıcı ile yanlız bırakıp geldim işe. Bakıcılı günlerimiz başladı yani. Çok zormuş... Sabahtan beri aklım sürekli evde, kafam karmakarışık... Ama yapacak fazla da birşey yok. Alışmalıyız bu yeni hayata. Umarım bakıcımız bizi yanıltmaz ve uzun süreli olur.

Üst solunum yolu enfeksiyonunu yeni yeni atlatıyorsun. Sırada ameliyat var. İnen sağ testisin ara ara şiştiği için fıtık olduğunu söyledi, gittiğimiz prof çocuk cerrahı. Bir önceki çocuk cerrahı ise bunun hidrosel olduğunu düşünüyor. Doğru düzgün bir dr bulmam lazım. Yani sadece sünnetten vazgeçtik, inmemiş testis, sünnet ve fıtık/hidrosel hepsini birlikte yaptırmaya karar verdik.

Senin davranışların, hareketlerin çok değişti. Normal bir çocuk kıvamına geliyorsun yavaş yavaş. Çekmeceleri karıştırmaya bayılıyorsun mesela. Babana ve bana daha düşkünsün artık. Kendini daha iyi ifade ediyorsun. İstemediğin şeyleri(özellikle yemek) bağırarak reddediyorsun, ya da istediğin birşey olursa yine bağırarak talep ediyorsun:) Algılaman daha iyi. Her ne kadar 2 yaşını tamamlamaya az kalsa da gelişimin hala 1-1.5 yaş civarında. Olsun, buna da şükür. Yürüme ve 1-2 kelime dışında konuşma yok hala. Fizyoterapistimiz "12-18 aylık oyun grubuna gitse iyi olur" diyor gelişimin açısından. Haklı galiba. Kafama yattı bu fikir. Araştıracağım bunu.

23 Mayıs 2010 Pazar

"ABBAAA"

Biraz önce bana bakıp "abbbaaa" dedin. En azından "baba" dan sonra "abbaa" ya transfer olabildim:) mi acaba?

22 Mayıs 2010 Cumartesi

ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU

Ben seni kaçırmaya/kurtarmaya çalıştıkça ilaçlar daha da güçlenerek savaş açıyorlar sanki. Söz vermişler kendi aralarında. "İnanç muhakkak en az bir ilaç kullanmali."Tam sünnetini planlamışken bugün, kurtulacakken şu antibiyotik stresinden, idrar yolu enfeksiyonundan, bu sefer de üst solunum yolu enfeksiyonu çıktı ağır tarafından. Bugünkü gittiğimiz doktor az daha hastaneye yatıracaktı seni. Şimdilik evdeyiz. Uyuyorsun, arada öksürüklerle şu anda. Dün gece zor geçti, 39 C ateşi gördük bir ara. Dün öğleden sonra kusmuşsun sürekli, ben işteyken.

Sünnet kaldı tabi. gelecek haftasonuna toparlanırsan belki... Aslında hafif öksürük ve balgam uzun zamandır vardı. Her zaman aldığın Asist'i verdim. Üzerinde durmadım çok fazla. İlk asist tedavisinden sonra toparlamıştın da. birkaç gün sonra tekrar başladı aynı hafif öksürük. Sonra sesin değişti. Ardından önceki gün öksürük arttı, dün burun akmaya başladı ve bugün geç kalınmış bir doktor ziyareti yaptık. Daha önce gitseydim belki bunları yaşamazdık. Biryandan da erkenden götürmek için bir sebep yoktu. Çocuğu hapsursa doktora grip oldu diye koşan nazlı annelerden de olmak istemiyorum/dum, zira...

Bugün nörologa da gittik bu arada. Spastisite yok dedi Serap Hn'da. Yoğun fizik tedavi önerdi sadece. Yani öyle bizim yaptığımız gibi ayda bir yeterli degilmis, ona gore. Bir de ekstra vitamin verdi. Bacalarını çok zayıf buldu. 6 ay sonra da gormek istedi seni.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

KONTROL

Bugün nefrologumuza gittik. Kontrol zamanı idi. Uzun zamandır tartılmamıştın. Hala 9900 gr'sın. Aşamadık şu 10 kg'yu. Boyunu uzun zamandır ölçmüyorum.

Ilmay Hn genel olarak iyi buldu halini. Çok büyük bir ihtimalle normal hayatını sürdürebilir dedi. (binlerce şükür). Tabiki 6 ay önce söylediği gibi acil sünnet olman gerektiğini tekrarladı. Kararsız annen biliyorsun 6 aydır düşünüyor ama basireti bağlandığından mıdır nedir bir türlü harekete geçemiyordu. Ama artık geçmesi gerek. Yeni bir doktor ismi daha aldı. Bir de onu araştırsın bakalım. Kendisi hala neyi araştırıyorsa, kendi kendinden bile sıkıldı. Altı üstü sünnet olacaksın, testis ameliyatı olayın sonraya kalacak. Yapması gereken bu. Evet evet bu yol izlenmeli. Sadece sünnet olacaksan, o zaman da herhalde bir herhangi bir çocuk cerrahı yapar bu işi. Büyütmemek lazım. Sonuçta babanı mahallenin sünnetçisi sünnet etmiş:)

Testisle ilgili Ilmay Hn, hormon tedavisini önerdi. Başka bir fikir daha... Bilemiyorum.

Spastisite ile ilgili de konuştuk. Ayaklarında (bu sefer de her 2 ayağında) hala tonus(yoksa klonus muydu- hiç doğru kelimeyi öğrenesim yok şu saatte) var. Bu sebeple bir nörologun görmesi iyi olur diyor. Haklı galiba, gitmeli Serap hn'a zaman kaybetmeden.

İyi haber profilaktik antibiyotiği sünnetten sonra kesebilirmişiz. Gerçi ben 1 aydır 6. hissimi dinleyip kesmiştim. Risk aldım biliyorum ama bence artık alınabilirdi.

6 ay sonra voiding çektireceğiz ve sonra inşallah o da temiz çıkacak ve bu böbrek reflüsü olayını da kapatacağız. İnanıyorum, bitecek bu da.

Ya burda da anlatmam lazım, bu testis ameliyatı olmanı söyleyen ilk doktor - ki kendisi doçent üstelik- sünnetle testisi birarada yapalım çocuk 2 kez anestezi almasın demişti. Üzerine de benimle ameliyat ücreti konusunda ciddi pazarlık yapıp, 2 hafta üstüste "bu hafta ameliyatım var sizin çocuğu da yapalım" diye aramıştı. Bu "2 kere anestezi almasın" lafı üzerine salak annen şartlanmış ve şimdiye kadar bu sebeple beklemişti. Halbuki geçenlerde bir cerrah arkadaşla konuşurken uyardı beni, sünnetteki anestezi ile ameliyat anestezisi aynı şey değilmiş, onun için bekletmene gerek yok dedi, sağolsun. Böylesine de rastladık yani bu süreçte: tüccar doktor! Bu tüccar doktor ve tüccar hastanelerle ilgili o kadar çok hikayem var ki buraya yazamadığım/yazmadığım. Sen büyüyene kadar unutmam umarım.

11 Mayıs 2010 Salı

ÖYLESİNE...



Biraz önce küçülen kıyafetlerinin olduğu hurcu düzenledim. O küçücük kıyafetleri görünce garip hissettim. Doğumundan 1.5 ay sonra giymen için aldığımız preamatüre bebek kıyafetleri o zaman sana kocaman gelirken, şimdi gözüme bu kadar küçük gelmesi ne komik. Sanki avucumun içine sığan o küçücük beden ve benim o zamanki halim hayal gibi. Başka bir boyutta başka bir ben ve başka bir çocuk var ve sürekli aynı şeyler yaşanıyor gibi geliyor zaman zaman. O kadar taze ama o kadar uzak... Amaaaaannn boşver oğlum, geçti işte. Geçiyor herşey. Zaman herşeyin ilacı imiş.

Yazmayalı çok belirgin bir değişiklik yok aslında sende. Yeni kelime yok, hala emekliyorsun, iki elinden tutunca yürüyorsun. Ama genel tavrında ve oyun oynama şeklinde değişiklikler var. Artık kitaplarla ve puzzle'larla ilgileniyorsun. Çocuk kitaplarındaki şekilleri sorduğumda doğru cevabı verebiliyorsun. Arabalara bayılıyorsun. Çekmece, dolap kapağı açıp kapamak en büyük eğlencelerinden. Emeklemede çok hızlandın. Ve bu sebeplerle evde kafanı oraya buraya çarpıp zaman zaman düşüyorsun... Ara sıra parka gittiğimizde, kaydıraktan kaymaktan keyif aldığın söylenemez, salıncaktan ise korktuğun için sallanamıyorsun.

20 Nisan 2010 Salı

BİR TİCARİ KURUM : SAĞLIK SİGORTASI


Geçenlerde bir sigortacı ile görüştüm, sağlık sigortası konusunda. Acaba artık seni sigorta ettirebilir miyim diye merak ettim. Malum erken doğum, yaşadığın sağlık sorunları sebebi ile daha önce olması mümkün değildi biliyordum da, artık zamanı gelmiş olabilir, nöroşirürjiyi kapsam dışı bırakarak seni de kabul edebilirler diye düşündüm. Ne safım! Ya da ne çabuk unuttum! Türkiye'deki sağlık sektörü doktoru, eczanesi, hastanesi, sigortası ile en çok kazanan, kazandıran TİCARİ sektörlerden biri. Ve bu çok karlı sektörden , senin gibi az kar getirme olasılığı yüksek olan bir bireyi müşteri olarak kabul etmesi beklenemez tabi!!!
Maalesef hayat boyu sigorta ettiremezmişim seni. Çünkü beyin bütün vücudu kontrol ettiğinden beyinde yaşanan bir rahatsızlık olduğunda, sonrasında iyileşmiş olsa bile sigorta etmiyorlarmış sevgili sigortacılar.
Yine de bozmayalım keyfimizi. İnşallah bir daha gerek olmaz ne sağlık sigortasına ne SSK'ya..
İnmeyen testislerden biri inmeye başladı. Biraz daha beklesek ikincisi de iner mi dersin?
Gelişmelere gelince; artık çok kolay tutunup ayağa kalkıyor, veya oturuyorsun. İki elinden tuttuğunda yürümeye başladın. Hala tek başına yürüyemiyorsun ama az kaldı değil mi oğlum!Masaların altından, en olmadık yerlerden geçmeye çalışıyorsun. sandalyeleri çekiştiriyorsun, çekmeceleri açıp kapatıyorsun. Boyunun yettiği yere çıkıyorsun, iniyorsun. Kelime olarak lambanın "la"sı eklendi repertuarına.
Aaaaa en önemlisini unuttum. Sürekli evin içinde aynı şeyleri gösterip "ııı" "ııı" deyip ismini soruyorsun. 10 gündür, günde elli defa "lamba", "perde", "baba", "anne" demekten normalde olsa fenalık gelirdi. Ama konu sen olunca, baban da ben de büyük bir şevkle, mutlulukla cevap veriyor, hatta nesnelerin çeşidini artırmaya çalışıyoruz.

31 Mart 2010 Çarşamba

ANİBİYOTİK, ANTİBİYOGRAM, SONDA, KÜLTÜR, ENFEKSİYON,SÜNNET...

Ve yeni bir şey daha öğredik. İdrar kültüründe bakteri ürerse muhakkak sonda ile örnek alınıp testin tekrarı gerekir imiş. Neden mi? Baştan başlayayım anlatmaya :

Malum, bundan 20 gün önce yazmıştım buraya, idrar tahlilinde üreme oldu diye. 10 gün antibiyotik kullandık. Bittikten sonra kontrol idrar kültürü yaptırdık. Normalde temiz çımasını beklerken, aynı bakteri aynı oranda yerinde durduğunu gördük. Neden böyle olabilir diye düşünürken antibiyotiği kontrol etmek aklıma geldi ve farkettimki bir önceki antibiyogramda dirençli çıkan bir antibiyotik kullanmışız doktorumuzun tavsiyesi ile. Telefonda ilaç öğrenmenin zararları. Antibiyogram sonucununun bir kısmını telefonda iletmiştim doktora. Gerçi tekrar sonucun aynı çıkmasının sebebi bu değilmiş. ama kısa bir süre böyle düşündüm açıkçası. İkinci kültür sonucunu alınca, doktorun yolunu tuttuk bu sefer. Testi bir de sonda ile örnek alarak deneyelim dedi. İyi ki de demiş. 3. test sonucu temiz çıkınca üreyen bakterinin sünnet derisinde olduğu ortaya çıkmış oldu. Yani ben profilaktik antibiyotikten rahatsız olurken, sen 10 gün boyunca tedavi edici miktarda almış oldun. Bu arada annen antibiyogram okumayı da öğrendi. Son kullandığımız profilaktik antibiyotiğe dirençli çıkınca, değiştirdim antibiyotiğini. Bir öncekine döndüm. Sonra da doktorla kontrol ettim kararımı. Doğru imiş.

Bu durumda sünnet ve testis ameliyatını biran önce yaptırmam gerekiyor, yazı beklemesek mi acaba! Düşüneceğiz...

Çıkardığın sesler değişmeye başladı yavaş yavaş. "baba, dede, mama, nenne" gibi sesler çıkıyor. Anneyi daha kolay dedirtmek için nennennen diye ses çalışmaları yaptırmıştım sana. Ama babaannen kendine "nene" dediğini zannetti :) Özge teyzen ise bu gidişle "kayınço" bile diyeceğine ama anne demeyeceğine hükmetti :)

10 Mart 2010 Çarşamba

E AMA YETER ARTIK

Bu kaçıncı artık bilmiyorum. Yine idrar yolu enfeksiyonu oldun. Bir kaç saat önce aldım rutin yaptırdığımız kültür sonucunu. Maalesef yine antibiyotik alacaksın günde 1 ölçek, 10 gün boyunca... Halbuki hastalıktan daha yeni kurtulmuştun. Daha geçenlerde çok ciddi öksürük ve balgam vardı. 1 hafta 10 gün çektik. Şimdi de bu! Ben bu antibiyotik ve ilaçları ne zaman bitecek diye düşünürken şimdi daha yüklü miktarlarda alır oldun.

Neyse, vardır bir hayır...

17 Şubat 2010 Çarşamba

İLK AYRILIK


İlk kez hastane dışında ayrı kaldık. 6 günlüğüne Paris'e gitmemiz gerekti iş için, babanla benim. Sen babaanne ve dede ile evde kaldın. Gitmeden önce çok korksam da, kazasız belasız atlattık bu süreci. Biz yokken keyfin yerinde imiş. Baban benden 1 gün önce döndü. Onu sabah kalkıp yatakta görünce kahkaha atmışsın. Sonrasında herzamanki sabah oyunlarını oynamışsınız. Bana da farklı davranmadın. Hatta sanki 1 haftadır ayrı olan biz değilmişiz gibiydin. Benim içinse durum çok farklı idi. Senden önce her ne kadar iş için de olsa gittiğim seyahatlerden keyif alırdım açıkçası. Ama bu sefer senin özlemin o kadar ağırdı ki... Garip bir duygu bu, anlatılmaz yaşanır denen cinsten...
Gelişiminde çok büyük bir değişikik yok"baba" ya devam, emeklemeye devam, ayağa kalkma, oturma devam... Bir de şu yürüme olayını çözersek süper olur...

3 Şubat 2010 Çarşamba

YOK BİŞİİİ:)


"Bu çocuk spastikse ben de Marilyn Monroe'yum" dedi fizik tedavi profesörü Nadire Hn. Çok güldüm buna. "Tamam, sağ bacak da kasılma var ama o kadar ciddi değil, belki sağ ve sol bacak arasında hafif bir fark olabilir ama bunu bilmeyen biri anlamaz, dert etmeyin" dedi. Nasıl rahatladığımı anlatmama gerek yok sanırım.

Bir de pedagoga gittik. Gelişimini tam tamin ettiğim gibi 12 ay ile 15 ay arasında buldu. Normalde iyi bir prematürenin gelişiminin düzeltilmiş ay ile kronolojik ay arasında olması bekleniyor. Yani senin gelişiminin 15 ay ile 18 ay arasında olması ideal olandı. Oysa sen 18 ayın 6 ayını hastanede geçirdin ve o süreçlerde hiç gelişme göstermedin doğal olarak.

Göz doktorunu da ziyaret ettik göz kayması için. Her gün yarım saat sol gözü (yani kaymayan gözü) kapama bantlarıyla kapamamızı önerdi, fakat ne mümkün! Bantı yapıştırmaya yeltendiğim an elin banta gidiyor ve çekip çıkarıyordun. Uykunda yapıştırmayı deneyeyim dedim, uyandığında gözünde olursa belki ellemezsin diye düşündüm ama maalesef daha dokunur dokunmaz uyandın, bantı çekip tekrar uyudun. Doktora sordum, ne yapalım diye. Bir damla önerdi, gün aşırı sabahları sol göze 1 damla damlatın 1 ay sonra kontrole gelin dedi. Ama damlanın yan etkisi çok, ateş, huysuzluk yaparsa bırakın deyince açıkçası denemedim bile. Varsın biraz daha kaysın gözlerin. Aklın ermeye ve gözlerini kapatmamıza izin verdiğinde kullanırız o bantları. Tedavin biraz daha uzun sürer belki. Belki de büyüdükçe göz sinirlerin güçlenir ve hiç gerek kalmaz banta da...İyi düşünelim iyi olsun oğlum...

Bir de artık "baba" diyorsun. Ama haksızlık bu, hani "anne"?...