27 Ekim 2009 Salı

MUCİZEM


Artık işten eve nerdeyse uçarak geliyorum. Önceleri seni arada, anneannene veya babana emanet edip dışarı çıktığım olurdu ama şimdilerde sensiz bir yere gidesim yok. Sebebi ne biliyor musun? İletişimimizin artması. Sana "hadi beni öp" dediğimde yanağıma yapışıp yalamaya başlayabiliyorsun. Sabah işe giderken bize bakışın ne kadar da farklı bilsen. Akşam eve döndüğümüzdeki sevincin, kahkahaların hep kayıtlı. Bana veya babana (hatta daha çok babana- çok bozuluyorum haberin olsun) yönelip, kollarını kaldırıp "beni alın kucağınıza" demeye çalışman, almadığımız zaman sinirlenmen ne kadar keyifli.
Geçenlerde doktor kontrolümüz vardı. Sonunda 8 kg'yı geçtin. 7 kg'ya kadar kilo alımımızda -ilk zamanlar hariç- problem olmamıştı. En son Mayıs ayı başında 7 kg'yu geçmiştin. Ekim ortasında nihayet 8 kg oldun. Yani 5 ayda 1 kg. Neyse buna şükür. Takılmayayım. Doktorun ne dedi biliyor musun: senin çok iyi gözüktüğünü, bunun bir mucize olduğunu söyledi. Hem erken doğup, hem beyin kanaması geçirip, hem de bu kadar iyi durumda olman mucize imiş. Evet, benim mucizemsin sen. Allah'a binlerce şükür. Bir de; "herşeyi yapar ama biraz geç yapar, okula da gider, ama Anadolu Lisesine değil de normal liseye gider" dedi. Hiç önemli değil, hangi liseye gittiğin, ama içimden bir his bu konuda da herksi yanıltabileceğini söylüyor, neden olmasın:) Hoş annen anadolu lisesine gitti de ne oldu:) Aslolan mutlu olmaktır şu hayatta. Bu da ne okuduğun okulla, ne sahip olduğun maddiyat ile alakalı. Bu tamamen sana bağlı, bardağın hangi tarafına baktığınla alakalı mutluluk da. Umarım sen büyüdüğünde de yine birlikte oluruz, ama olur da yanında olamazsam unutma bu sözümü, hep pozitif ol oğlum, mutlu olmayı seç.
Bu yazıyı okuyanlara not : Lütfen maşallahınızı eksik etmeyin. Benim bile nazarım değebiliyorken oğluma, sizin de değmesi gayet normal. Bu yüzden önce; "maşallah", sonra; tak tak tak vurun tahtaya.

12 Ekim 2009 Pazartesi

EMEKLEMEK DEMEYELİM DE...


Uzun zamandır emeklemeye çabalıyordun. Hala gövdeni kaldıramasan da sürünerek son sürat gidiyorsun artık. Bunu nasıl adlandıracağımı bilemedim. Emeklemek desem, ı-ıh değil. Sürünmek de tam olarak karşılamaz herhalde. Ya da ben yakıştıramadım. Herneyse işte... Artık yanından 1 dak ayrılmaya gelmiyor, haberin olsun:)

7 Ekim 2009 Çarşamba

ALKIIŞŞŞŞ...


Artık alkışı da öğrendin. Bir kaç gündür, "alkış" dediğimiz anda başlıyorsun el çırpmaya. Buna ne kadar sevindiğimi anlatamam. Uzun zamandır aklıma takılıyordu çünkü. Ara ara öğretmeye çalışmıştım ama hiçbirinde başarılı olamamıştım. Korkuyordum içten içe; acaba öğrenme güçlüğü mü var diye... Belki de vardır, kimbilir. Yine de geç de olsa güç de olsa öğrendin ya. Çok şükür!