29 Aralık 2008 Pazartesi

İLK GÜLÜMSEYİŞ


Bu fotoğraf ilk gülümsemeye başladığın zamanlarda çekildi. 9 aralık. Yani 20 gün önce. O günlerde emin olamamıştık bize tepki olarak mı gülüyordun, yoksa refleks miydi... Şimdi eminiz artık, bize gülümsüyorsun. Normal bebekler için ne kadar da önemsiz bir ayrıntı... Bizim için ne büyük bir adım. Doğumundan tam 5 ay sonra gülümsedin.
15 gün önceki doktor kontrolünde 2.5 aylık bir bebek görüp seninle kıyaslama fırsatı bulmuştum. Sen o sırada düzeltilmiş 2 aylıktın. Aranızdaki fark bariz bir biçimde ortadaydı. Diğer bebek başını tutup etrafı ile ilgilenirken sen sadece kucağımda yeni doğan bebek gibi yatıyordun. Bunu doktorla paylaştığımda önemli olanın senin bizi tanıyıp gülmen olduğunu söylemişti. O zaman korkmamamızı söylemişti. "Karşılaşabileceğimiz diğer problemlerin çözümü bir şekilde bulunur, olmasa bile ne farkeder" dedi. Dışarıdan bakıldığında ne kadar da mantıklı söylediği. Gel gör ki içimde fırtınalar kopmasına sebep oldu.
Artık bize gülümsüyosun ve gözlerinle bizi takip ediyorsun. son 15 günde gelişti bunlar. Ama hala başını tutamıyorsun. Dört gözle başını dik tutmanı bekliyoruz...

28 Aralık 2008 Pazar

POSTNATAL DEPRESYON

Düzeldim zannediyordum. Sen doğduktan sonraki 2-3 aylık dönemdeki ruh halimin hani şu meşhur lohusalık sendromu ( ya da postnatal depresyon mu diyorlardı ona) olduğuna kanaat getirmiştim. İlk zamanlar nerde hamile kadın görsem içim cız ediyordu. müthiş bir suçluluk duygusu kaplıyordu. Seni taşıyamadığım için sana karşı duyulan bir suçluluk bu. Sadece ikimizin arasında. Sonraları nerede kucağında bebeği ile bir kadın görsem öfkeleniyordum. Neden ben seni hala kucağıma alamamıştım ki? Hastalığını öğrendikten sonra, 2-3 yaşlarında oğlan çocuklarını görüp dalıyordum derinlere... "Acaba ben senin koşup oynadığını görebilecek miydim? Hayatı keşfedecek miydik beraber?" Ben bütün bunları düşünürken, hastanede tanıdığım diğer anneler bana ne kadar güçlü durduğumu söyleyip duruyorlardı. Ne garip, bu bana, arkadaşlarımın güçlü olmamı söylemesinden daha iyi geliyordu. Evet ben güçlü bir anneydim ve benim oğlum da çok güçlü bir çocuktu. Yoksa nasıl dayanırdı onca eziyete oğlum...
Hastaneden çıktıktan sonra hep pozitif düşünmeye karar verdim. Pozitif düşünce gücü dedikleri doğruysa denemekten ne çıkar değil mi? Biraz da bu yüzden hamile kadın, bebek, ve oğlan çocukları ile ilgilenmiyordum artık. Bunda senin artık yanımda ve evde olmanın da katkısı büyüktü tabi... Geçenlerde bir gün bol çocuklu ve anneli, hamile kadınlı bir yerdeydim. Yine bu duygular bir yerlerden su yüzüne çıktı... kesinlikle kıskançlık değil ama yüzeye çıkan... Adlandıramıyorum, veya kelimelere dökmekte güçlük çekiyorum... Doktorlarından birinin odasında bir fotoğraf vardı. Sanırım daha önce de gördüm bu fotoğrafı ama, anlam yüklemediğim için olsa gerek, hatırlamıyorum ilk nerede gördüğümü. Küçük bir çocuk, elinde boş dondurma külahı, başını öne eğmiş ve yere düşen dondurmaya bakıyor. Üzerindeki yazı ise "Why me?". İşte bu fotoğraf anlatıyor galiba beni...

13 Aralık 2008 Cumartesi

29 GÜN DAHA...


Sevinmekte acele etmişim geçen sefer... Yani ilk şant ameliyatından sonra... Tam 10 gün sürdü evdeki mutluluğumuz. Sonra birgece, yani 5 Kasım'ı 6 Kasım'a bağlayan gece aniden kabusumuz başladı. Bütün gece ağladın. Sabahı zor ettik, apar topar hastaneye... Sonra seni apar topar ameliyata aldılar. Şanta bağlı enfeksiyon gelişmiş. Yani BOS'ta enfeksiyon, yani menenjit (bu kelimeden hep ürkmüşümdür). Ameliyatta şant çıkartıldı. Yerine eksternal ventriküler drenaj (evd) takıldı. Yani başına bir boru takıldı ve BOS'un dışarıya boşaltılması sağlandı. Ameliyat sonrası durumun çok ağırdı. 1 hafta yoğun bakımda kaldın. Evd takılmasının üzerinden daha 1 hafta geçmemişken, 11 kasım'da evd'nin çıktığını 2 gün beklenip değerlendirildikten sonra gerekirse tekrar takılacağını söylediler. (Ne kadar kolay söyleyenler için...) 13 Kasım'da tekrar ameliyata alındın ve yeni evd takıldı. Bu arada ciddi bir idrar yolu enfeksiyonu da geçiriyordun. Ayrıca vücudun kullanılan antibiyotiklerin birine karşı direnç geliştirmiş ve VRE taşıyıcısı (yani hastane enfeksiyonu) olmuştun. Bizi mümkün mertebe izole etmeye çalışıyorlardı. Şantın çıktığı 6 kasım'dan tekrar takıldığı 2 Aralık'a kadar sürekli antibiyotik aldın. Belli bir süre sonra damar yolu açamaz oldular. Bir gece o kadar çaresiz kaldım ki izin vermek zorunda kaldım seni kesip damar yolu açmalarına... O damar yolu da diğerleri gibi 2 gün dayanınca başka bir yol bulduk çok şükür. Semra Hemşire kurtarıcımız oldu. 2 güne bir gelip açtı damar yolunu, canını diğerlerine nazaran daha az acıtarak...Şant ameliyatından önceki son 3 gün çok korkuttun bizi. Evd'nin takılı olduğu yerden sızıntı oluyordu. Sızıntıyı minimuma indirmek için seni sürekli dik vaziyette kucağımızda tuttuk. Neyseki korktuğumuz olmadı, çok şükür. 2 Aralık'ta tekrar şant takıldı ve 4 Aralık'ta bizi tekrar eve gönderdiler. Anlattıklarım 1 ayda yaşadıklarımızın kısacık bir özeti. Artık hastane günlerini hatırlamak istemediğimden, uzatmak her ayrıntıyı yazmak istemiyorum bilerek ve isteyerek... Yine evimizdeyiz 4 Aralık'tan beri. Kurban bayramını baban, sen ve ben evde beraber geçirdik, çok şükür. 5 ameliyat ve hastanelerde geçen 105 güne eklenen 29 gün yani 134 gün sonrasında evimizdeyiz..