28 Aralık 2008 Pazar

POSTNATAL DEPRESYON

Düzeldim zannediyordum. Sen doğduktan sonraki 2-3 aylık dönemdeki ruh halimin hani şu meşhur lohusalık sendromu ( ya da postnatal depresyon mu diyorlardı ona) olduğuna kanaat getirmiştim. İlk zamanlar nerde hamile kadın görsem içim cız ediyordu. müthiş bir suçluluk duygusu kaplıyordu. Seni taşıyamadığım için sana karşı duyulan bir suçluluk bu. Sadece ikimizin arasında. Sonraları nerede kucağında bebeği ile bir kadın görsem öfkeleniyordum. Neden ben seni hala kucağıma alamamıştım ki? Hastalığını öğrendikten sonra, 2-3 yaşlarında oğlan çocuklarını görüp dalıyordum derinlere... "Acaba ben senin koşup oynadığını görebilecek miydim? Hayatı keşfedecek miydik beraber?" Ben bütün bunları düşünürken, hastanede tanıdığım diğer anneler bana ne kadar güçlü durduğumu söyleyip duruyorlardı. Ne garip, bu bana, arkadaşlarımın güçlü olmamı söylemesinden daha iyi geliyordu. Evet ben güçlü bir anneydim ve benim oğlum da çok güçlü bir çocuktu. Yoksa nasıl dayanırdı onca eziyete oğlum...
Hastaneden çıktıktan sonra hep pozitif düşünmeye karar verdim. Pozitif düşünce gücü dedikleri doğruysa denemekten ne çıkar değil mi? Biraz da bu yüzden hamile kadın, bebek, ve oğlan çocukları ile ilgilenmiyordum artık. Bunda senin artık yanımda ve evde olmanın da katkısı büyüktü tabi... Geçenlerde bir gün bol çocuklu ve anneli, hamile kadınlı bir yerdeydim. Yine bu duygular bir yerlerden su yüzüne çıktı... kesinlikle kıskançlık değil ama yüzeye çıkan... Adlandıramıyorum, veya kelimelere dökmekte güçlük çekiyorum... Doktorlarından birinin odasında bir fotoğraf vardı. Sanırım daha önce de gördüm bu fotoğrafı ama, anlam yüklemediğim için olsa gerek, hatırlamıyorum ilk nerede gördüğümü. Küçük bir çocuk, elinde boş dondurma külahı, başını öne eğmiş ve yere düşen dondurmaya bakıyor. Üzerindeki yazı ise "Why me?". İşte bu fotoğraf anlatıyor galiba beni...

Hiç yorum yok: